II. Dünya Savaşı sonrasında beşeri zihniyetin ve toplumsal yaşamın nasıl dönüştüğünü dönemin romanları üzerinden okumak mümkün. İnsanlığın bu nevi ortak travmalarının sonrasına tanıklık etmenin bugünü kavramaktaki etkisi de yadsınamaz. Bu savaşta Alman ordusunda görev almış Heinrich Böll, savaş sonrası anlatının en önemli yazarlarından biri. Babasız Evler’de okurunu karakterlerinin zihinlerine, ruhsal sancılarına ortak ederek anlatıyor hikâyesini. Bunu yaparken ortak kayıpların sınıf farklılıklarını ortadan kaldırdığı düşüncelerini de sert biçimde eleştiriyor. Babasız Evler, anlaşmalarla bittiği varsayılan savaşların esas unsurları sayılmayan kadın ve çocukları önceleyen, onların tecrübelerini anlatan, baş etmek zorunda kaldıkları yas ve yoksulluk gibi meseleleri irdeleyen klasikleşmiş bir eser.