Göçmenlik yeni bir olgu değilse de 21. yüzyılın en çarpıcı gerçeklerinden biri. Dünya, her geçen gün binlerce insanın yersiz yurtsuzlaşmasına tanık oluyor; insanca yaşam, güvenli bir yuva, iyi bir gelecek ihtimalinin peşinde keder veren hikâyelerin özneleri artıyor durmadan. Tam da bu sebeple her zamankinden daha fazla kulak verilmeli göç hikâyelerine. Marina Lewycka da 20. asrın ortalarında İngiltere’ye göçen Ukraynalı bir ailenin üyesi. İçine doğduğu hikâyenin benzerlerini anlatmayı şiar edinmiş önemli bir yazar. İki Karavan’da İngiltere’nin Kent şehrinde, bir zamanlar kendisinin de yaptığı gibi çilek toplayıcılığıyla geçinen göçmenlerin öyküsünü anlatıyor. Beklenenin aksine, zaten acılı bir hikâyeyi iyiden iyiye kedere boğmuyor Lewycka. Keskin gözlemlerini şaşırtıcı bir mizah duygusuyla harmanlayarak aktarıyor okuruna. İki Karavan, zaman zaman yükselen temposu ve okurunun merakına oynayan sürprizli kurgusuyla dikkat çeken başarılı bir roman.