Kitap Hakkında

Sürgün ve Krallık

Jean-Paul Sartre, Albert Camus'nün ölümünden sonra şunları yazmıştı: "Uzun süre düşünmeden seçimini yapmayan, bir kez seçince de buna bağlı kalan ender insanlardandı... Camus'nün insancılığında, ansızın bastıran ölüme karşı insanca bir davranış varsa; mutluluk yolunda giriştiği o gururlu, katıksız araştırma, insana bu denli aykırı gelen ölüme dayanıyor, ölümle besleniyorsa; Camus'nün yapıtını da, bu yapıttan ayrı düşünülemeyecek yaşamını da, varlığın her anını ölümün elinden kapan bir insanın katıksız, başarılı denemesi olarak görebiliriz. Kırk dört yaşında, 1957 Nobel Ödülünü alan Albert Camus (1913-1960) "Sürgün ve Krallık"ta yer alan altı öyküde, acıma, güçsüzlük, iyilik, kötülük gibi temel insani durumları, insanın davranışlarını güdülendiren "kurban" ve "cellat" ikilemini ele alıyor.

Düşüş

Albert Camus çağdaş düşün ve yazın dünyasındaki saygın yerini yalnızca oyunlarıyla da, yalnızca "Sisifos Söyleni" ve "Başkaldıran İnsan"la da alırdı belki. Ama Camus'yü Camus yapan öncelikle anlatı yapıtlarıdır. "Yabancı" (1942), "Veba" (1947) ve "Düşüş"se (1956) bu yapıtlar arasında üç büyük doruktur. Ancak, kimi yazınseverler bu üç başyapıt arasında daha çok "Düşüş"ü yeğlerler. Bu kitap, herhangi bir düşünce ya da savı özellikle öne çıkarmaya çalışmadan, yalın bir anlatım ve özgün bir kurgu içinde, zengin bir düşünce duygu yüküyle, çağdaş dünyayı ve insanlarını derinlemesine sorgulayıp yargılar, çirkinliklerini ve düşkünlüklerini sergiler. Ama, aynı zamanda, bu dünyada yaşayan, dolayısıyla şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçüde onun sorumluluğunu taşıyan bireyler olarak tek tek her birimize bir ayna tutar, eski avukat Jean-Baptiste Clamence'ın öyküsü aracılığıyla, bize kendini tehlikeye atmadan yaşayanların, yani hepimizin ve her birimizin benzersiz öyküsünü anlatır. "Düşüş"ün yayımlanmasından bir yıl sonra Camus'nün Nobel Ödülünü kazanması bir rastlantı olmasa gerek.

Asturya'da İsyan - Bütün Oyunları 1

Ben ihtiyar SantIago, bir ömür yaşadım, mutluluk nedir bilmedim. Babam madenciydi, dedem de, dedesinin dedesi de […] Kış gelecek, kar yağacak, şu dünyada kimseler adımı anmayacak. 1934 yılı, 5 Ekim'i 6 Ekim'e bağlayan gece… Asturyalı maden işçileri, sömürü düzenine, baskı rejimine, haksızlığa karşı isyan ateşini yakarlar. Bu ateşin, Oviedo'nun küçük bir kasabasında yaşayan insanlara ulaşması uzun sürmez.

Albert Camus'nün 1935 yılında, 22 yaşındayken Alger Emek Tiyatrosu'ndan üç dostuyla birlikte kaleme aldığı Asturya'da İsyan, 1934 yılında Asturya'da yaşanan işçi isyanını konu alır. 5 Ekim gecesi Asturyalı maden işçilerinin başlatmış olduğu grev, İspanyol hükümetince görevlendirilen ordu tarafından 19 Ekim günü bastırılmış, geride çok sayıda ölü, binlerce yaralı bırakmıştır. Oviedo halkı, kendini bir anda isyanın ortasında bulmuşken güç dengeleri değişecek, yeni şartlara göre yeni menfaatler belirlenecek, ahlaki değerler ve inançlar yeniden sorgulanacak, ilişkiler sil baştan düzenlenecektir. Savaş görmemiş genç bir delikanlı, ömrünün son günlerini yaşayan bir meczup, yıllardır bugünün hayalini kuran idealistler, bu kargaşada yerlerini arayan kadınlar, çok geçmeden savaşa dönüşen bu isyandaki yerlerini alacaklardır. İktidarın sahip olduğu muazzam gücün karşısında neticesi dünden belli bir mücadeleye giren bu insanların farklı öyküleri fakat ortak bir düşleri vardır.
Albert Camus'nün bütün oyunları Can Yayınları'nda. 

Devamını oku

Ürün Özellikleri

  • Kitap Özellikleri
  • Yayınlanma Tarihi
  • Yayınlanma Sayısı
  • Sayfa sayısı
    1
  • Ağırlık
    1
  • Boyutlar
    13.5 x 21
  • Cilt Tipi
    Ciltsiz
  • Kağıt Cinsi
    2. Hamur
  • Yayınlandığı Konum
  • Cep Boy
    Hayır
  • Barkod
    7000100010360
      Babil.com
      Tarayıcı ile devam et veya Uygulamada Aç