Kültür dünyamıza, yaşamı algılayış biçimlerimize getirdiği yeniliklerden dolayı minnettar olmamız gereken bir isim Terry Eagleton. Gözüpek bir düşünür, üretken bir eleştirmen ve zihin açıcı bir hoca o. Materyalizm’de de hep olduğu gibi doğrudan söylüyor düşündüklerini. Daha ilk kertede, kitabın önsözünde duyuruyor eserinin sıra dışı olduğunu. Düşünce biçimlerimizde gerçekleştirdiği kırılmalarla bütün kuramlar arasında özel bir yere sahip olan materyalizme, kışkırtıcı bir ses daha katıyor. Kültürel çalışmalarda ele alınan “beden”in ne denli sınırlara tabi tutulduğunu bir dizi kışkırtıcı argümanla ortaya koyuyor sözgelimi. Bunu yaparken bildik otoriter sesini, yine aşinası olduğumuz mizahıyla süslüyor ve böylece materyalizm tartışmalarına dikkate değer katkılar yapan ilgi çekici bir eser çıkıyor ortaya.
27 Ekim 2021, Çarşamba
Atomun parçalanması ve parçaların bir araya getirilmesiyle birlikte fizikten başlayan bir furya ile dünya modernizmi geride bıraktı. Bu tezi kabul etmeyenler, postmodernizmin olsa olsa modernitenin devamı olduğunu kabul edenler de var. Bu çatışmanın sebebi pozitivist metodun bugün hâlâ oldukça kabul gören bir gücü teşkil etmesidir. Eaglaton da pozitivist metodun gücünü ve oluştuğu dönemdeki felsefesini günümüze taşıyor, bunu da pozitivistin kalelerinin metotla kurdukları ilişkiyi ele alarak yapıyor. Karşılaştırmalı bir şekilde Marx, Nietzsche ve Wittgenstein’ı merkeze alarak pozitivizmi yine ve yeniden açımlıyor.