Kitap Hakkında
Bu kitap, inancı da inançsızlığı da yargılamadan, okuyucusuyla birlikte düşünmeye çalışan bir sorgulamanın izini sürüyor. Niçin inanıyoruz? veya niçin inanmıyoruz? gibi temel sorulara verilen cevapların çoğu zaman derinlikten uzak, taklitle şekillenmiş ya da yalnızca sosyolojik kabullerle sınırlı olduğunu fark ediyoruz. Yazar, bu cevaplara kendi mutlak cevabını sunmaktan çok, bu tür soruların bizi hangi zihinsel ve varoluşsal eşiklere taşıdığını birlikte tartışmayı öneriyor.
Dinin toplumdaki fenomenolojik görünümleri ufuk, huzur ve kaos kavramları üzerinden düşünülüyor. Bu kavramlar, dinin nasıl algılandığına dair farklı okumaların bir haritası olarak sunuluyor. Ardından, felsefi düşünce eşliğinde, inancın sadece duygusal ya da kültürel değil, aynı zamanda kavramsal olarak da nasıl temellendirilebileceği üzerine bir öneri geliştiriliyor. Yazar, Aristotelesçi dört neden anlayışını ve kategorileri bir tür zihinsel mercek olarak kullanmayı teklif ediyor: Anlamaya çalışırken zihnimizin hangi yapılarla düşündüğünü birlikte keşfetmek için.
İnançla ilgili düşünsel geleneklerde kısa bir yolculuğa çıkan yazar, İslam düşüncesinde İbn Arabî’nin çoğulculuğa açık yapısını, Fârâbî’nin dini felsefeyle özdeşleştiren rasyonalist yaklaşımını hatırlatıyor. Batı felsefesinde ise Locke, Hume, Kant ve Spinoza gibi isimlerin inanca dair özgün yaklaşımlarına değinerek, neyi neden düşündüğümüzü sorgulamak için düşünce zemini sunuyor. Ancak hiçbirini mutlaklaştırmadan, sadece bir düşünme daveti olarak önümüze koyuyor.
Yazar, dinî metinlerin farklı yorumlara açık doğası ve bu farklılıkların doğurabileceği gerilimler üzerinde duruyor. Dinin şiirsel, burhanî ya da retorik biçimde algılanışının insan zihninde ne tür anlam değişimleri yarattığını soruyor. Herkesin anlama biçimi farklıysa, o hâlde metinler hep yeniden mi anlaşılmalıdır? Kutsal olanla ilişkiyi hangi düzlemde kurarız?
“Niçin?” sorusu, bu kitapta merkezi bir yer tutuyor. İnanma veya inanmama, başlı başına birer sonuç değil; çoğu zaman yaşanmışlıkların, karşılaşmaların, korkuların ve umutların iç içe geçmiş hâlidir. Dolayısıyla yazar, bir taraf belirlemekten çok, okuyucusunu kendi düşünsel serüvenine çağırıyor: Düşünmeye, sorgulamaya, bazen durmaya, bazen yeniden başlamaya...
Bu kitap, kesin cevaplar sunmuyor. Ama her cevabın ardında hangi sorunun gizli olduğunu birlikte aramaya davet ediyor. Çünkü inanç da inançsızlık da, nihayetinde bir bakış açısı değil, bir yolculuk biçimidir
Ürün Özellikleri