Dünyanın bütün devingen hâline rağmen, kendinden çok önce yerleşmiş değer yargılarının, feshi düşünülemez toplumsal sözleşmelerin içine doğuyor insan. Joanne Greenberg, bu sözleşmelerin hemen hiçbiriyle uzlaşamayan genç bir kızın hikâyesinden bahsediyor Sana Gül Bahçesi Vadetmedim’de. Ona sunulan dünyanın çeperlerinde tükenecek bir ömrü reddeden Deborah’ın yalnızca kendisine ait bir gerçekliğin uğrunda umutla perçinlenen mücadelesini anlatıyor. Kendi hikâyesini Deborah’ın şahsında toplayan Greenberg, bir akıl hastanesinin soğuk koridorları içerisinde sevginin yapıcı gücüne ve toplumsal olarak inşa edilen normlara dair düşünmeye zorluyor okurunu.
18 Temmuz 2016, Pazartesi
"Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiçbir zaman huzur ya da mutluluk da vadetmedim. Sana ancak bütün bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!" İsmini ilk duyduğumda bu kitabı okumam lazım diye bir köşeye not etmiştim ve erteleye erteleye iki ay kadar bir köşede bekledi. O kadar ertelediğim içinse gerçekten çok pişmanım, daha erken tanışmak isterdim bu kitapla.