Picture of Talihsizliklerle Başa Çıkma Yolları
81,90 TL Bu alışverişten kazancınız: 43,10 TL
2 Günde Temin

Kitap Hakkında

TALİHSİZLİKLERLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI
Nehir Yarar

Nehir Yarar’ın yeni romanı Talihsizliklerle Başa Çıkma Yolları, Ankara’dan Datça’ya uzanan muzip bir serüven. Olaylar her sayfada dallanıp budaklanırken, şen şakrak sofralarda çözüme kavuşacak. İlginç karşılaşmalar, gülümseten tesadüfler ve sepet sepet aksilik âdeta yağmur olup üzerimize yağacak. Tüm bunlar olurken bağımlılıklar, dostluk, çevre gibi pek çok konuda içini döken Nehir Yarar, sürükleyici ve duyarlı anlatımıyla yine şaşırtmayacak. Ne de olsa o her zaman gençlerin arasında, gençlerden yana. Öhöm, öhöm… Yetmişe merdiven dayayan neşeli gençleri de unutmayalım.
***
Talihine küsmeyenler, hazır mısınız? İşte şansınız döndü çünkü elinizdeki tam bir yaz kitabı. Deniz kokulu, kalabalık, şenlikli veee küçük, komik, beklenmedik talihsizliklerle dolu.

Bir bu eksikti! Terslik üstüne terslik yaşayan Emre, o gün bir kötü haber daha almıştı: Yaz tatilini deniz kenarında ama matematik çalışarak geçirecekti. Koca bir ayını… Başka planları olsa da ne yapsın, minik hayal kırıklığını yanına alıp yollara düştü. İstikamet Datça’ydı. Yolculukta başına gelenler şöyle dursun, asıl talihsizlikler vardığı evde başlayacaktı. Üstelik onca insan içinde oyun bağımlısı Selin’le arkadaş olmuştu. Belki de hepsi birer şanstı, kim bilir…

İyi okumalar ve bol şans dileğiyle.

 

Tema: Kim olduğumuz
Kavramlar ve Anahtar Sözcükler: İLETİŞİM VE SOSYAL İLİŞKİLER, aile, arkadaşlık, komşuluk, kitle iletişim araçları, genel ağ, TEKNOLOJİ VE SOSYAL BİLİMLER, kendini düzenleme
Tutum ve Değerler: Empati, dostluk, duyarlılık, saygı, sevgi, sorumluluk
Profil Öğeleri: Dönüşümlü düşünen
10+ yaş / 4-5-6-7. Sınıf

 

KİTAPTAN

“Bundan kurtuluş yok mu?” diye sordu Yasemin.
“Tek bir çıkış yolu olabilir. Gezegenin kendini toparlayabilmesi için şu dedikleri karbon ayak izi meselesini ciddiye almamız şart. Hiçbir işe yaramasa bile denedik, çabaladık deriz.”
Bu sözlerin ardından her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Uğultuyu bastıran matematik öğretmeni, “Yaz tatili yaklaşıyor. En azından tatil boyunca kafayı bu işe yorun ve neler yapılabileceğini düşünün. Okullar açıldığında bunu bir sunum haline getirip teslim edenlere matematik sözlüsünden yüz puan vereceğim” dedi.
Uyanık arkadaşım Mesut, “Gelecek seneye bizim dersimize gireceğinizin garantisi var mı?” diye sordu.
“Bunu ben de sana soruyorum Mesut, önümüzdeki sene bu sınıfta olacağının garantisi var mı? Hayatın ne getireceğini bilemem ama okul yöneticilerinin planlarına bakılacak olursa seneye yine birlikte görünüyoruz. Bu yüzden işi ciddiye alıp yaz tatilinde söylediklerimle ilgilenin. En azından karbon ayak izi nasıl hesaplanır, bunu bile öğrenip bazı gereksiz harcamalardan kaçınsanız yaşadığımız dünyanın ömrünü uzatabilirsiniz” dedikten sonra derse geri döndü.
Başımı önüme eğdim ve öğretmenin haklı olduğu noktaları düşünmeye koyuldum. Fakat bu sınıfta kendi halinde düşünmek imkânsız.
Arkamda oturan Mesut, “Geçmiş olsun Emre. Aslına bakarsan gümüş rengi, elips çerçevenin modası çoktan geçmişti. Şimdi dikdörtgen, siyah çerçeveler moda” dedi.

***
Otobüse biner binmez başlayan talihsizliklerime bir yenisinin eklenmemesi için çevremle iletişimi kesmeye ve arkamda oturan teyzenin dediğini yapmaya karar verdim. Çantamı ayağımın altına koyar koymaz gözlerimi kapattım. Otobüs bu sırada hareket etti ve tıngır mıngır yeniden yola düştük.
Yine bir kolonya kokusuyla burnum uyarılırken tek gözümü açtım. Muavin değişmişti. Şaşırdım. Uzun yollarda şoförün dinlenmesi için değiştirildiğini biliyordum da muavinlerin değiştiğine denk gelmemiştim. İnsan hakları konusunda hassas bir firmayla yola çıkmış olduğuma sevindim. Bu arada kolonya istemediğim için uyuklamaya devam ettim fakat kolumun dürtülmesiyle uyku da uyuyamayacağımı anladım. Bu otobüste ne okumak ne oyun oynamak ne de uyumak mümkündü.
“Yine ne oldu?” diyerek başımı arkaya çevirdim fakat arkadaki teyzenin yerinde yeller esiyordu. Yerine genç bir kadın oturmuştu. Beni dürten de arkamdaki yolcu değil, muavindi.
Elindeki yolcu listesine göz gezdiren muavin, “Abicim, sen kimsin?” demez mi!
“Ben Emre” dedim.
“Emre mi, iyi ama yolcu listesinde hiç Emre yok. Hem bu koltuğun boş olması gerekiyor.”
“İyi ama burası benim yerim. Datça’ya kadar bu koltuk bana ait.”
“Datça mı? Şaka mı yapıyorsun sen, bu otobüs İzmir’e gidiyor. Datça nereden çıktı?”

***
Birlikte Sevgi Yolu boyunca yürüdük. Bağımlılığından bahsetti. Sürekli telefonla vakit geçirdiğini ve telefonsuz kendini eksik hissettiğini söyledi.
“Ailen bunu fark etti, dolayısıyla telefonuna el koydu ve bu yüzden çok mutsuzsun.”
“Aslında bu benim hatam, kontrolü tamamen kaybettim. Zaman yönetimi konusunda sıkıntılar yaşadım, dersleri sadece okulda odaklanabildiğim kadar dinliyordum. Düşünsene hiç çalışmadan sınavlara girdiğim oldu. Aldığım notları tahmin etmek güç değil sanırım. Bizimkilerle ve arkadaşlarımla daha az vakit geçirmeye başladım. Hatta arkadaşlarımla sadece okula gittiğimde konuşuyordum. Bizimkilere belli etmeden geceleri bile oyun oynadım. Gözlerim kan çanağına dönmüş halde, yorgun, bitkin okula gittiğim günler oldu. Sınavlardan aldığım kötü notlar, sinirli hallerim ve diğer bazı sorunlar yüzünden bu sonuç ortaya çıktı. İşte böyle… Günümüz teknolojisine ait hiçbir şeyim yok artık. Taş Devri'nde yaşayan insanlardan bir miktar daha iyi durumda olduğum söylenebilir. En azından müzik dinleyebiliyorum.”
“Sınırlı kullanım hakkın da mı yok?”
“Doğruyu söylemek gerekirse vardı ve ben kuralları yine çiğnedim.”
“Yani bu cezayı hak ettiğini kabul ediyorsun.”
“Ceza gibi hissetmemem için beni anneannemin yanına gönderdiler. Bu tarz aktiviteler işe yarayabilirmiş ama henüz işe yarar bir tarafını göremedim.”
“Arada sırada benim telefonumda oynamanda bir sakınca yok fakat kendini kontrol etmeyi öğrenmen için sana süre tutalım. Kendimize farklı uğraşlar da bulursak uzaklaşman daha kolay olur.”
***
Akşam yemeğinin ardından, emekli öğretmenler tayfasıyla birlikte gün batımında yola çıktık. Hafif dalgalı deniz, akşam serinliğiyle birleşince harika bir ortam sunuyordu ama ne zaman elindeki mikrofonla o adam çıkageldi, tüm büyü bozuldu. O ana kadar sakin sakin manzarayı seyreden emekli öğretmen grubunun gözleri parladı. Az sonra teknenin ortasında göbek atacak olanlar, şimdiden alkış tutarak oturdukları yerde hazırlık yapmaya başlamışlardı. Selin’le birlikte bu çılgın topluluktan uzaklaşmak için insanların ayağa kalkmasını bekliyorduk. Neyse ki fazla direnmediler. Bir kişinin başı çekmesi yetti. Neredeyse oturan kimse kalmamıştı. Biz de daha sakin bir köşeye gitmek için oturduğumuz yerden kalktık. Merdivenlere doğru yönelen Selin’i takip ettim. Bizimkilere görünmeden aşağı indik. Bu kat sakindi. Camla kaplı bölümde içecek hazırlayan bir adam işini yapmaya çalışıyordu. Ona görünmeden teknenin arka tarafına geçtik. Alacakaranlığa dönen manzara öyle güzeldi ki Selin, “Fotoğraf çekmeliyiz” deyince çabucak telefonumu çıkardım.
Selin’in birkaç fotoğrafını çektim. Sonra o da beni çekti.
“Şimdiye kadar seninle birlikte hiç özçekim yapmadık” deyince hemen yanına yaklaştım. Sırtımızı denize ve manzaraya doğru verdik. Tam gülümseyerek pozumuzu ayarlıyorduk ki nereden geldiğini anlamadığımız bir dalga tekneye sertçe vurdu.
Selin dengesini kaybetti ve saniyeler içinde suya düştü. Onu tutmaya çalışırken ben de peşinden denizi boyladım. Suya düştüğüm an hemen gözlüğümü yakalamaya çalıştım. Tam zamanında sapından sımsıkı kavrayabilmiştim.

Devamını oku

Ürün Özellikleri

  • Kitap Özellikleri
  • Yayınlanma Tarihi
    6 / 2025
  • Yayınlanma Sayısı
    1
  • Sayfa sayısı
    128
  • Ağırlık
    128
  • Boyutlar
    13 x 19.5
  • Cilt Tipi
    Ciltsiz
  • Kağıt Cinsi
    2. Hamur
  • Yayınlandığı Konum
    Türkiye
  • Cep Boy
    Hayır
  • Barkod
    9786257101219
      Babil.com
      Tarayıcı ile devam et veya Uygulamada Aç