Yazardan önce bir ressam Bruno Schulz; eserlerinde bunu duyuran, kuvvetini tasvir yeteneğinden alan, ayrıntıları incelikle dokuyan bir üslup kullanıyor. Gerçekliğin yegâne olamayacağının keşfedildiği zamanlarda yazıyor Schulz. Onu bozup kendine has biçimde yeniden yaratmanın bir yolunu bulmuş, fantastiğin imkânlarından yararlandığı kadar onları genişletmesini de biliyor. Okurunu zorlamaktan, çetin bir mücadelenin içinde bırakmaktan hiç çekinmiyor. Tarçın Dükkânları, Kum Saati Burcundaki Sanatoryum’dakileri de kapsayan öykülerinin bir araya getirilmiş hâli. Otuz kadar kısa hikâye anlatıyor Schulz, sıradan meselelerden akla gelmeyecek kurgular çıkarıyor; gerçekle düş olanın sınırında, çoğu zaman onu silikleştirmeye çabalayan bir tarzla, alışılmışın dışında bir tecrübe sunuyor okuruna.